Sunday, May 31, 2009

yaz bekarı


Bizim hanım yazlığa gitti, bir aydır ev bana kaldı. Yalnız yaşamak o kadar da kötü değilmiş aslında. Yine de insan akşam işten gelince terliklerini verecek, önüne bir kap guacamole koyacak birini aramıyor. değil. Bir de yalnız yaşamanın şöyle kötü bir yanı var, kapı kapandıktan sonra insanoğlunun ulaşmak için binlerce yılını harcadığı medeniyet seviyesi resetleniyor. Yani yargılayacak kimse olmayınca masanın üstünde kot pantolon olması veya salon sehpasının üstünde mutfak dolaplarından daha fazla kap kacak olması o kadar saçma fikir gibi görünmüyor. Temizlikçi kadın aynı fikirde mi bilemem tabi.

bir yandan da işte durumlar baya değişti. Eskiden kendi zamanımı kendim belirlerdim. Şimdi öyle değil aynı anda 3 farklı yerde olup 5 farklı işi yetiştirmem gerekiyor. Sabah içeri girdiğim andan akşam kendimi kapıya attığım ana kadar sürekli bir koşuşturma halindeyim. 3 farklı başlıkta çalışıyor olmak da 3 farklı ekip, 3 farklı zamanlama ve deliksiz bir outlook ajandası demek. öyleki toplantı için arayanlara 2 hafta sonrasına randevu verebiliyorum. Telefonumda sürekli cevapsız çağrılar, inboxımda birikmiş mailler var. Ama enteresandır eskisinden daha mutluyum. İnsanoğlu tuhaf hakikaten.

Sosyal hayat da ilginç bir şekilde canlandı, nerdeyse her akşam bir şeyler yapıyorum. Baharda İstanbul başka gerçekten.

Durum böyle olunca da blog üvey evlat oldu. Kaç yüz milyon kere bir şey yazayım diye açıp acil bir işle beraber geri kapattım bilmiyorum. Ama söz vakit yaratıp yazıcam.

3 comments:

  1. hanım dediğin horatio ise acayip korkacağım. yok yok o dünyayı turluyor, yazlığı değil ki. oy.

    ReplyDelete
  2. dünya, yazlık.. bana böyle nüanslarla gelme

    ReplyDelete