Sunday, May 31, 2009

zor işler bunlar


Efendim bizim hanım merak ettim şu filmi bi indir demişti yazlığa gitmeden önce, kısmet olmadı tek başıma seyrettim. İyi başlamış esasen ama sonra hollywood mutlu sonuna bağlarım diye çok fena saçmalamış. Scarlett'in boynuyla beli arasındaki bölgeyi hariç tutarsak ziyadesiyl sıkıldım.

Ama bana şunu bir daha hatırlattı ki yaş 25'i aştı mı yeni ilişkilerde kontrol ibresi kadından erkeğe kayıyor. Efenim üniversitede ya da lisede tempra bagajı gibi havadaki kıçlar zamanla gayet yere iniyor. Her biri birer küçük prenses olan, kendisine prens albırttan azını layık görmeyen bu kızlarımız yaş 27-28 ve hala çocuk yoksa feysbukta eski redlerine "ah canım neydi o eski güzel günler" mesajları yolluyor. Beter olun :) yaşasın kadınları kapımıza düşüren biyolojik saat :)

Ama konuyu ele alış sitilleri bizden farklı. Bir iki kez aradığı kızdan cevap alamayan erkek, en kötü arkadaşıyla meyhaneye gider, geceyi "zaten orospuydu o" ana fikriyle noktalar ve sonraki kızda şansını dener. Kadınlar öyle değil. En ince detay dönüp dönüp defalarca didikleniyor, duruşlar bakışlar analiz ediliyor, bunalımlara giriliyor çıkılamıyor. Bu yüzden de hepsi sex and the city'e bayılıyor.

Ama işte bizde böyle bir dizi yapmak değirmen taşı gibi döt ister. Bir ara yerli versiyonunu çekmeye başlamışlardı, deniz akkaya ve cansu dere vardı. Ama içimizdeki perihan abla kültüründen uzaklaşmayınca çok fena patlamıştı elde. Bizim kızlarımız boşluktalar yani bu yüzden. Bu yazıyı yazarken araştırdığım kadarıyla onlar çareyi internette arıyorlar. O da pek olmamış mamafih.

Benim bu kızlara naçizane tavsiyem, şahsımı gülmekten anırtan, keri bıredşovun yerli ve daha az politically correct versiyonu:
kim lan bu hayatımın erkeği

.

yaz bekarı


Bizim hanım yazlığa gitti, bir aydır ev bana kaldı. Yalnız yaşamak o kadar da kötü değilmiş aslında. Yine de insan akşam işten gelince terliklerini verecek, önüne bir kap guacamole koyacak birini aramıyor. değil. Bir de yalnız yaşamanın şöyle kötü bir yanı var, kapı kapandıktan sonra insanoğlunun ulaşmak için binlerce yılını harcadığı medeniyet seviyesi resetleniyor. Yani yargılayacak kimse olmayınca masanın üstünde kot pantolon olması veya salon sehpasının üstünde mutfak dolaplarından daha fazla kap kacak olması o kadar saçma fikir gibi görünmüyor. Temizlikçi kadın aynı fikirde mi bilemem tabi.

bir yandan da işte durumlar baya değişti. Eskiden kendi zamanımı kendim belirlerdim. Şimdi öyle değil aynı anda 3 farklı yerde olup 5 farklı işi yetiştirmem gerekiyor. Sabah içeri girdiğim andan akşam kendimi kapıya attığım ana kadar sürekli bir koşuşturma halindeyim. 3 farklı başlıkta çalışıyor olmak da 3 farklı ekip, 3 farklı zamanlama ve deliksiz bir outlook ajandası demek. öyleki toplantı için arayanlara 2 hafta sonrasına randevu verebiliyorum. Telefonumda sürekli cevapsız çağrılar, inboxımda birikmiş mailler var. Ama enteresandır eskisinden daha mutluyum. İnsanoğlu tuhaf hakikaten.

Sosyal hayat da ilginç bir şekilde canlandı, nerdeyse her akşam bir şeyler yapıyorum. Baharda İstanbul başka gerçekten.

Durum böyle olunca da blog üvey evlat oldu. Kaç yüz milyon kere bir şey yazayım diye açıp acil bir işle beraber geri kapattım bilmiyorum. Ama söz vakit yaratıp yazıcam.